bugün

sevdiği entry'ler

islam mı ateizm mi

üst not : bu entry hamza tzortzis ve dr. ed buckner ''the big debate'' adlı tv programın da gerçekleştirdikleri münazarayı konu alacaktır.

tartışmacıları tanıyalım.

hamza andreas tzortzis : yunan asıllı ingiliz vatandaş, araştırmacı,akademisyen.

ufak not: hamza sonradan müslümanlığa geçmiş kişilerden, daha önceleri ateist olması kuvvetle muhtemel.

Dr. ed buckner : 2008-2010 yılları arasın da amerika ateizm derneği başkanlığını yapmış ,aktivist. ateist düşünür.

hamza andreas tzortzis'in argümanlarıyla başlayalım:

1 allah var mı dır?

2 bu kadar din varken neden islam ?

hamza andreas: ''argümanlarıma geçmeden önce şunları söylemeliyim, insanların hayatların da vermesi gereken kararlar, eleştirel bakış açısına sahip insanların, verdikleri kararlar ile aynı düzede olması lazım. bu her ne kadar süslü bir felsefi bakış açısı gibi görünüyor olsa da aslında öyle değildir. şöyle de ifade edilebilir: düşüncelerimizin temellerini akıl, mantık ve sağduyu oluşturmalı. bu hususta Dr. ed buckner de bana katılıyor olmalı.

bir örnekle açıklamak gerekirse: oturma odasında futbol izlediğimizi düşünelim akşam saat 9 ve kapı çalıyor ''tık tık'' kapının deliğinden bakıyoruz ve kimi görüyoruz? kırmızı donu ile süpermen' i ve bize diyor ki gaz sayacını ölçmek için geldim, bu ne saçmalık diye düşünürüz firmayı ararız ya da ondan kimlik kartını göstermesini isteriz. bu örnekten anlaşıldığı üzere bilgimizi, mantığımızı,zekamızı karar verirken kullanmak zorundayız. ve benim bugün ki iddiam şudur: ateizm görüşüne taraf olmanın, süpermenin sizin gaz sayacını kontrol etmesi kadar saçma olmasıdır. (katılmakla birlikte tebessüm ettirmiştir.) ve islami görüşe taraf olmanın da eleştirel bakış açısıyla birlikte rasyonel olmasıdır. şöyle devam edeceğim, ilk olarak ateiz mi eleştiricem, daha sonra Dr. ed buckner den ateizm adına mantıklı açıklama bekliyeceğim.

islamın sunduğu pozitif dünya görüşü: islamın dünya görüşü nedir.

islam'ın dünya görüşü 3 entellektüel temele dayanır.

1. allah'ın varlığı

2. kuran'ın allah tarafından gönderilen kutsal bir kitap olması

3. peygamber efendimizin peygamberlik iddiasının doğru olması

allah'ın evren'in başlangıcını yaratmış olması mantıklıdır, hepimiz aynı soruyu soruyoruz ''evren hiç olmaya da bilirdi, neden vardır ? ( ilk olarak bu soruyu alman filozof leibniz somuştur, ''neden hiç bir şey yerine bir şeyler vardır? '' )

kainat nasıl meydana geldi ? kuran'ın temel mesajın da geçtiği gibi, göklerin ve yerin kendiliğinden yaratıldığını mı düşünüyorsunuz ?

((38/SÂD-10: Yoksa göklerin, yerin ve ikisi arasındaki şeylerin mülkü (saltanat ve tasarrufu) onlara mı aittir ?)

ateistlerin buna cevabı maddenin ezeliyeti ve sonsuzluğu, kendiliğinden meydana geldiği.

örn: meşhur ateist burton russell, bir radyo programın da '' evrenin sadece bulunduğu yerde mevcut olduğunu'' iddia etti, ancak bu iddia üzerine biraz kafa patlatırsak, ortaya atılan bu iddianın ,akıl dışı ve mantıksız olduğu sonucunu çıkartırız. çünkü bu iddiaya göre evrenin bir başlangıcı olmadığı sonucu çıkıyor, bu da bizim tarihimizin sonsuz olduğu anlamına geliyor, yani kainatın sonsuz olaylara, ve geçmişe sahip olduğu, peki gerçekten bu olabilir mi ? sonsuz bir tarihe sahip olabilir miyiz ? bunun cevabı, hayır! çünkü gerçek dünya da sonsuzluk mevcut değildir, vericeğim örneği düşünün: kabul edelim ki bir oda da sonsuz sayı da Dr.ed bucknere sahibiz, içlerinden 2 tanesini çıkarttığımızı varsayalım , peki oda da kaç Dr.ed buckner kaldı ? daha önce de söylediğimiz gibi sonsuz sayıda Dr.ed buckner olması lazım, mantıksal olarak bu sonsuz - 2 dir, ve sonsuzluktan az olduğu için de sayılabilmesi gerekir,
ama bunu yapamayız bu sadece ''matematiksel düşünce boyut''un da mevcuttur.

2.örn: kabul edelim ki bir oda da 100 tane Dr. ed bucknere sahibiz, ve her dakika yeni bir tane ekliyoruz, 101 , 102 , 1001 , 1002, 100001 , 100002 bu şekil de sonsuz olan bir rakama ulaşabilirmiyiz ? hayır! çünkü sürekli bir yenisi ekleniyor, bu durum da matematikçi ''causman ve neumann'' şunları aktarıyor: sonsuzluğun varlığı, balığın su da ki varlığı gibi anlaşılmamalı,

yine aynı konu da meşhur alman matematikçi 'david hilbert'' şunları aktarıyor: '' sonsuzluk gerçek hayatta hiç bir yerde bulunamaz, onun varlığına doğada da rastlanılamaz, rasyonel düşünce içerisin de mantıklı bir temel oluşturamaz, sonsuzluğun oynayabileceği tek rol düşünce boyutun da olmasıdır''. geçmişte yaşanılanlar gerçeğin ta kendisi, bunlar sadece düşünce boyutu değil, bu nedenle geçmişte yaşanılan olayların sayısı sonsuz olamaz,
akabin de şunu söylemek mümkün kainatın bir başlangıcı, sebebi vardır.(yaratılmıştır)
bu nedenle fen bilimleri'nin önde gelen kozmolokları ve filozofları, ellis, koechner ve stoeger,
bir soru sorup şöyle cevapladılar: '' gerçekten de sonsuz olan bir evrenden bahsetmek mümkün müdür?'' bizim görüşümüz şu ki '' çok iyi bilinen filozofik argümandan ötürü, ''hayır''

astrofizik bu konu hakkın da neler söyler ? bilim bu konuyu nasıl açıklar ? bu konu hakkın da fiziğin de aynı şeyi desteklediğini düşünüyorum. big bang teorisine göre fiziksel zaman, mekan ,madde ve enerji yaratılmıştır (var olmuştur). fiziğin önde gelen isimlerinden jay, richards, james e. gunn, david schramm ve bechert onlar big bangi şöyle tanımlıyorlar: '' kainat başlangıç da sonsuzluğa sahipti, evrende ki tüm maddeler zaman ve mekan da bu olayla oluştu. ( bu fizik insanları ateisttir, ve ateist bir oluşumu müdafa ediyorlar) peki sonsuz yoğunluk ne anlama geliyor ? bunun aslın da hiç bir anlamı yok, cambridge gök bilimcisi fred hoylelu'nun da beyan etmiş olduğu gibi: '' geçmişten geriye doğru gidersek öyle bir noktaya ulaşırız ki, evrenden küçüle küçüle hiç bir şey kalmayacaktır.'' aslın da big bang teorisini ortaya atanlar bizden şuna kanaat getirmemizi bekliyorlar herşey, hiçbirşeyden meydana gelmiştir, bir soru sormak istiyorum ? hiç bir şey den bir şey meydana gelir mi ? hayr! hiç bir şey yok ki meydana bir şey gelsin! bu hususta david hume gibi ateist bir felsefeci bile bir mektubun da şunları kaleme alıyor:'' ben asla bir şeyin sebebsiz var olabileceği gibi saçma sapan bir fikri savunmadım'' benzer itirazlar, p,j zwart'ın zaman hakkın da ki makalesin de '' bir şey hiç bir şeyden çıkıyorsa ona inanılamaz'' fizikçi sir arthur eddington şu sonuca varıyor: (özellikle buraya dikkat) ''eğer biz başlangıcı mucizevi (doğa üstü) görmezsek, aşılması güç zorluklar vuku bulacaktır'' matematiksel, felsefi ve bilimsel argümanlardan yola çıkarak evrenin yaratıldığı fikri gerçekliğe en yatkın olma özelliğini koruyor. bu elbette semavi dinlerin tanrısını doğrulamıyor, sadece evrenin yaratıldığı fikrini destekliyor.

peki bu yaratılışın doğası nedir ? bu yaratılışın doğasına kavramsal analizle baktığımız zaman( ilk etapta mutabık olduğumuz gibi) bu oluşum hakkın da ki düşünceler bizi bazı sonuçlara götürecektir. bu oluşum tek olmalı, bunun sebebi felsefi prensiplere dayanıyor,
''varlıklar gerekmedikçe çoğaltılmamalıdır'' william occam. bu hususta 1 tane olduğunu varsaymak en mantıklısıdır. bu oluşum kendiliğinden hayat bulamaz, bu konu hakkın da konuştuk sonsuzluk ve mantıksızlık, bu oluşum maddesel olmayan bir oluşum olmalı kendisi maddeyi yaratmıştır, her şeyden önemlisi bu oluşum kişisel olmalı, nasıl oluyor da sonsuz bir oluşum varlık meydana getiriyor , ve bu oluşum başlangıcından itibaren sonlu etki oluşturuyor? bu sebeple evrenin ''var'' olabilmesi için seçilmiş olması gerekiyor, seçim bir isteğin olduğunu belirtiyor, bir istek ise bir ''şahsiyetin'' olduğunu gösteriyor. böylelikle geleneksel görüşün hala tanrı fikri olduğunu ispatlamış olduk. o soyut, fizik ötesi , yaratılmamış, varlık sahasının dışın da.

argümanların özeti:

1. başlangıcı olan her şey yaratılmıştır.

2 .kainatın bir başlangıcı vardır.

3. kainat yaratılmıştır.

2. temel argüman kuranı kerim ve mucizevi yapısı.

kuran insan aklının erişemeyeceği bir kısım için işaret direği niteliğindedir, bununla neyi kast ediyorum? kuran'ın kutsal bir kitap olduğunu düşündüğümüz için mi en iyi açıklama ondan geliyor? bunun için kuran'ın taklit edilemez bir kitap olması özelliğini kullanacağım. kuran edebi ve dil özelliklerinden ötürü eşleştirilemez bir kitaptır, kuran ise buna şu şekilde işaret eder: kuran hakkın da şüphe de iseniz (tüm insanlara sesleniyor, ateist, agnostik, deist panteist,naturalist,budist,hindu) haydi onun benzeri bir sure getirin ve doğru söyleyenlerden iseniz allahtan başka şahitlerinizi de çağırın. bakara/23. bu meydan okumanın tarihsel bir arka planı da var. meşhur arap tarihçi ibn raşid der ki: arapların 1400 yıldan daha önceki dönemlerine gittiğimiz zaman, arapça dil olarak mükemmeldi, onların kendilerini en iyi şekilde ifade edebilecekleri bir dildi. '' arapların kutlama yaptığı tek dönem, bir erkeğin doğumu ve kendi içlerinden bir şaiirin çıkmasıydı'' insanların kuran'ın taklitini yapmaya gücünün yetmeyeceğini batılı pek çok akademisyen onaylamıştır. mesela ünlü kuran oryantalisti, a,j, arberry der ki: kuran ne nesirdir ne nazım o ikisinin eşsiz bir birleşimidir. dil açısından bakıldığı zaman bile kuran'ın eşsiz olduğunu gösteren çok fazla detay vardır. bazıları: eşsiz edebi özelliği, dilbilimsel uslubu, konuşma sanatı , zengin hitabi tarzı. bununla ilgili teknik bir bilgiye sahip olmanız gerekmiyor, şunu söylemeliyim ki kuranın eşssiz bir kitap olduğunu ispatlayan çok sağlam kanıtlar var. bu nedenle nisan 1909 da paul casanova fransa üniversitesin de kuran'ın dilbilimsel gücü konuşmasın da şöyle demiştir:'' ne zaman onun elçiliğini doğrulayacak bir soru sorulduğun da, o kurandan alıntı yaparak onun eşsiz mükemmelliğini gözler önüne seriyordu'' müslüman olmayanlar dahi şunun farkındalar ki hiç bir şey onun olağan üstü dilinin doyumsuz ses ahenginin yerini tutamayacağını biliyorlardı. aklınız da şu soru mu var ? bunlar onu nasıl kutsal yapıyor ? nasıl tanrı tarafından gönderilen bir kitap yapıyor? bura da mantıksal tümdengelim diye adlandırılan bir yöntem kullanacağım ( felsefi bir ilke) nedir mantıksal tümdengelim, bütünün de ki ifadelerden yola çıkarak mantıksal sonuç çıkarma ilkesi. bir başka sorunuz daha olduğunu düşünüyorum, oda bizim arapça hakkın da bir bilgimiz yok ki ? sizin arapça hakkın da bir şey bilmenize gerek yok, örnek olarak, çin diye bir ülke olduğunu biliyoruz, çok azımız oraya gitmiştir ya da çinli biriyle konuşmuştur ama biz inanıyoruz ki çin denilen bir yer var, buna inanmak için makul sebeblerimiz vardır, eğer epistemolojik açıdan bakarsak, biz bunlara inanıyoruz çünkü, bunlar defalarca kanıtlandı,bu hususta felsefeci ve tarihçi C.A. coady şunları aktarıyor: ''kanıt felsefi bir çalışma olmakla birlikte, gerçiklik noktasın da bizim bağımlılığımızı vurguluyor, bir çoğumuz bir bebeğin doğumunu görmemiştir, çoğumuz kan dolaşımını da test etmemiştir, dünyanın gerçek yapısını da test etmemiştir'' bu yüzden benim burada ki iddiam kuran'ı kerim'in mucizevi bir kaynak olduğunu kabul etmemek, çin denilen bir ülkenin olmadığını, hatta dünyanın yuvarlak olduğunu iddia etmenizle aynı şeydir.

kuran hakkın da batılı ve doğulu bilimcilerin ortaya koymuş olduğu evrensel beyan nedir. bu şu şekilde: kuran'a karşı gelenlerin en iyileri ona meydan okuma da başarısız olmuşlardır.
bu konu da batılı gayri müslim ve doğulu müslümanlar arasın da hemfikirlik mevcut.
arap dil uzmanı hamilton şunları söylüyor:''mekkeliler hala onun bir mucize olduğunu iddia ediyorlar fevkalade cesur ve kendinden emin bir şekil de'' eğer kuran muhammedin ortaya koymuş olduğu bir çalışmanın ürünü olsaydı diğer insanlar onunla rekabet edebilirlerdi.

duke üniversitesinden prof. bruce lawrence ''the quran a biography'' kitabın da şunları söylüyor: '' kuran ayetlerin de ki ifadeler, etkileyici bitmek tükenmek bilmeyen gerçeklerin soyut işaretidir'' şimdi mantıki bir sonuca varalım.

bu kitap bir arap olan yada arap olmayan biri tarafından ortaya konabilir, muhammed tarafından ya da allahtan gelmiş olabilir? kuran bir arap tarafından gelmiş olamaz, çünkü o dönemin en iyi arapları bile kurana meydan okuma da başarısız olmuşlardır. hatta onun bir insan elinden dahi çıkmadıklarını kabul etmek zorun da kalmışlardır.(müşrik,araplar)
o dönemin en iyi dil ustalarından, valid ibn elmuğira: ''yemin olsun ki bu insan tarafından gelmiş olamaz'' kuran arap olmayan biri tarafından da gelmiş olamaz, çünkü kurana meydan okumak için arapçayı çok iyi bilmek gerekiyor, şimdi bura da ki en önemli noktalardan biri (buraya da dikkat lütfen) pek çok inançsız kimseler kuranın yazarının muhammed olduğunu düşünüyor, muhammed s.a.v bunun yazarı olamaz, o da bir arap çünkü mantıksal olarak o da grubun içinde yer alıyor, özellikle şu husus dikkatimizi çekiyor o dönemin arap dili uzmanları onu bu kitabin yazarı olarak suçlamıyorlardı, onlar kuran hakkın da ''bu kitap bir sihir'' diyorlardı. (artık sihiri de nasıl açıklıyorlarsa) açık şu şunu görmek mümkündür:
muhammed s.a.v hayatı boyunca pek çok şey yaşamıştır, (negatif şeyler) en sevdiği eşi vefat etmiştir, genç çocukları vefat etmiştir, en sevdiği şehir tarafından boykot edilmiştir, en sevdiği dostları işkence görmüştür ve öldürülmüştür, çocukları çok severdi, çocuklarını öpmeyen ebevynlere neredeyse beddua ederdi, ama o çocuklar tarafından arabistanın bir şehrin de taşlandı, kan dizlerinden damlıyordu, şahitler onun kuma saplandığını söylüyorlardı. işte bunlar Hz muhammed hakkın da ki gerçekler hem müslümanlar hemde müslüman olmayanlar bu konu hakkın da aynı fikirdeler, bunlara rağmen bu duyguların hiç biri kuran da mevcut değildir, bu husus ruh dilbilimi bakış açısıyla imkansızdır, eğer shekaspare okuyorsanız onun duyguları o kitabın içindedir, eğer homer okuyorsanız göreceksiniz onun duyguları da o kitabın içindedir, ruhbilimi çalışan her hangi biri ki, ben bunlardan biriyim, gömülü teori ya da söylem analizine baktığınız zaman eser yazarın kişisel özelliklerini taşır, ama bu nokta da kuran kutsal bir kitap olma özelliğini koruyor, kuranın benzerinin olmadığının en iyi anlatımı onun kutsallığıdır. ( şuna da dikkat etmekte fayda var hadislerin de kuran ayetlerine göre farklı bir stili vardır, konuşmacı buraya da değinmiştir yalnız entry çok uzadığı için özet geçmek zorundayım.)

argümanların özeti:

1.kuran araplardan, ya da arap olmayanlardan gelebilir, allahtan, ya da muhammed den gelmiş olabilir.

2.bu arap ya da arap olmayanlardan, muhammed den gelmiş olamaz.

3. bu nedenle bu allah tarafından gönderilmiş bir kitaptır.

3. temel argüman.

hz. muhammedin peygamberliği sırasın da ki doğru sözlülüğü. C.S lewise göre 4 seçeneğimiz var.

1. muhammed bir yalancıydı.

2. insanları aldatıyordu.

3. bu iki özellikte onda vardı.

4. veya o doğruyu söylüyordu.

bu seçeneklerin hepsini başta kararlaştırmış olduğumuz eleştirel bakış açısına tabi tutalım.

kabul edelim ki o bir yalancıydı, o bir yalancı olamaz, söylediğimiz gibi boykot edildi, taşlandı, hurma ağacının elyafları üzerin de uyuyordu, iran'ın kralı yüksek standartlar da hayatını sürdürüyorken dünyalık hiç bir menfaati olmadı, zenginlik ve güç teklif edildi bunları davası uğruna red etti. bu psikolojik olarak bir yalancının profili değildir.

oryantalist w. montgomery watt 'muhammed at mecca' adlı kitabın da diyor ki:
''inancı uğruna işkence görmeye hazır olması, ona inanan insanların yüksek ahlaki değerler (o dönem) sahip olması ve ona bir lider olarak saygı duyması ve onun nihai büyük başarısı, hepsi onun temel de dürüstlüğünün bir göstergesidir.
muhammed'i sahtekar zannetmek, problemleri çözmek yerine arttıracaktır. dahası tarihte hiç bir büyük şahsiyet muahammed gibi ''kötü'' gösterilmedi.

george bernard:'' the genunine islam'' kitabın da şöyle diyor: '' ben sürekli muhammedin dini'ni yüksek bir itibar ile tuttum, onun mükemmel canlılığından dolayı, varlık aşamasın da ki değişimlere ayak uyduran tek ''din'' olarak gördüğümden ötürü, bu tüm devirlere hitap ediyor, onun hakkın da çalışma yaptım, o mükemmel insan, benim görüşümce bu hristiyanlık karşıtı olmanın çok ötesin de, o insanlığın kurtarıcısı olarak isimlendirilmeli''.

bir sonraki seçenekte entellektüel bakış açısını yakalıyoruz, bazı insanlar diyor ki hz,muhammed insanları aldatıyordu, böyle birşey olamaz, hz muhammed bize ilim verdi,gelişmekte olan ekonomi için tavsiye de bulundu, islamın ekonomiyle ilgili mesajına amerikalı bilim adamları rağbet etti, bunlar aldatan bir insandan mı geliyordu? elbette hayır.
jeopolitik duruma bakın, liberal kapitelistler inanıyor, çok fazla şeye ihtiyacımız var ama yeterli kaynağımız yok, hz muhammed 21. yüzyılın ekonomik problemini nasıl çözdü ? çok basit.
''temel de sınırlı ihtiyaçlarımıza karşılık, yeterli kaynağımız var'' eğer jeopolitik çalışacak olursanız, gecegende 30 milyar insana yetecek kadar kaynağımız var, şu an da 7 milyar küsür insan bulunmakta, sizce bu aldatıcı bir insandan mı geliyor ? bu sebeple michael heart ''the hundred'' kitabın da tarihte en etkili 100 insan sıralamasın da muhammed'i zirveye taşımıştır, ve şunları eklemiştir: muhammed'i dünya tarihin de en etkili insan sıralamasın da zirvede yer vermem, bazı okurları şaşırtabilir, ama hem dini hem de dünyevi göstermiş olduğu başarılardan ötürü tarihte ki tek insandır.

nasıl oluyor da başkalarını aldatan bir insan hem dini hem dünyevi olarak bu kadar başarılı olabiliyor? aldatan bir insanın özelikleri mi bunlar ?

son seçeneğe gelelim: hem felsefi hem mantıki problem içeren bu seçenek, yalan söylediğinizi bilerek yalan söylemeye devam edemezsiniz, doğru söylediğini düşünüyorsanız, aynı zaman da da buna inananmamak, geri ye hangi şeçenek kaldı, geriye kalan onun doğru sözlülüğüdür.

Dr. william draper'in '' history of the ıntellectual development of europe'' adlı kitabın da ki alıntı durumu özetliyor.

''justian'ın ölümünden 4 yıl sonra, milattan sonra 569 arabistan da olan mekke de doğdu, insanlık tarihinin en büyük etkisini meydana getirmişti, bir çok imparatorlukların lideri olarak, insanlığın 1/3 nin günlük yaşamlarına rehber olmak, belki de bunlar onun allah'ın bir elçisi olduğunun kanıtıdır.

argümanların özeti.

1. hz muhammed yalancı, aladatıcı her ikisi ya da doğruyu söylüyor.

2. eleştirisel analizden de anlaşıldığı üzere o yalancı, aldatıcı ya da her ikisi olamaz.

3. bu nedenle o doğruyu söylüyor.

alt not: argümanların bazıları özet, bazılarına da yer verilmemiştir.

münazaranın linki: https://www.youtube.com/watch?v=iZNleSuS8lg

müslüman bilim adamları

çokçadır efendim. bunların bir kısmı bilinir, bir kısmı ''bilinmez'' bilinenler kısaca şöyledir;

dünyanın döndüğünü ilk bulan, amerika, japonya ve ümit burnundan ilk bahseden bilimadamı beynruni'dir. beyruni, chiristoph colomb'dan yüzyıllar önce amerika'nın varlığından bahsetmiştir. (973- 1051)

trigometrinin mucidi, sinüs ve kosinüsü ilk bulan kişi battani'dir. (858 - 929)

kılcal damar sistemini ilk ortaya atan ali bin abbas'tır. (990)

kızamık ve çiçek hastalığını ilk bulan kişi razi'dir.

mikrobu ilk tanımlayan kişi akşemsettin'dir.

cüzzamın sebep ve tedavilerini bulan ibn cessar'dır.

vebanın bulaşıcı olduğunu keşfeden ibn hatip'dir.

ilk katarak ameliyatı yapan kişi ammar'dır

copernik'e yol açan astronom bitruci'dir. (13. yy.)

çubuklu güneş saatini bulan ilk bilim adamı cabir bin eflah'dır. (12. yy.)

maddenin en küçük parçası olan atom'un parçalanacağını söyleyen cabir bin hayyam'dır. (721 - 805)

hayvan gübresinden amonyak elde eden, zooloji ilminin öncülerinden cahiz'dir. (776 - 869)

ilk sistem mühendisi, ilk sibernetikçi ve bilgisayarın babası olarak bilinen cezeri'dir. (1136 - 1206) batılılara göre ingiliz matematikçi carles babbage'dir.

hayatül hayavan adında ilk zooloji ansiklopedisini yazan demiri'dir. (1349 - 1405)

trigonometriye tanjant ve kotanjantı kazandıran matematikçi ebul vefa'dır. (949 - 998)

ses olayını fiziki olarak ilk açıklayan farabi'dir. ( 870 - 950)

medcezir olayını ilk keşfeden ebu mahşer'dir. ( 785 - 886)

ekliptik meyilini ilk tespit eden astronom pergani'dir.

ondalık kesir sistemini bulan gıyaseddin çemşit'tir.

ilk cebir kitabını yazan, cebir ilmini sistemleştiren, algoritmaya isim olan harizmi'dir. (780 - 850)

ortaçağın en büyük botanikçi ve eczacısı ibn baytar'dır.

wright kardeşlerden bin yıl önce ilk uçağı yapıp uçmayı gerçekleştiren ibn firnas'tır. (888)

sosyolojiyi kuran, tarihe psikolojik yorumları ekleyen tarih felsefecisi ibni haldun'dur. (1332 - 1406)

optik ilminin kurucusu, galile teleskobunun arkasındaki isim ibn heysem'dir. (965 -1051)

torna tezgahını ilk yapan ibn karaka'dır.

vasco da gama, ibni macit'in bilgilerinden yararlanarak hindistana ulaşmıştır.

doktorların piri olarak bilinen ibni sina hastalık yapan küçük organizmalar, civa ile tedavi, pastör'e ışık tutma, ilaç bilimi ve tşhis koymada dünyayı yönlendirmiştir.

kan dolaşımını ilk bulan ibn nefis'tir.

günün gif i

görsel

Şu asalete bak. Yerim seni!